Hz.Mevlana Celaleddin Rumi’nin güzel bir sözü vardır; “ Emek ver, kulak ver, bilgi ver ama sakın boş verme. “ diye…
“ Birkaç gündür sabırla bekliyorum…“
"Servetini, canını, kanını, alın terini, büyük bir tutku ve mücadeleyle tümden hayatını bu sektöre vermiş aşçıların neden değeri aşçılıktan gelen dernek başkan ve yöneticileri tarafından anlaşılamıyor. “
Neden göz ardı ediliyorlar?
Dünyevi makam; dernek başkanı olunduğunda veya yönetiminde bulunulduğunda aşçılıktan gelmenin statüsü, insanüstü mü değişiyor? Nedir bu hükümranlık?
Neden bizleri biz yapan insanımızın değerini bilmiyoruz? Neden muhatap bile almıyoruz? Orası nasıl bir yerdir, anlatırmısınız? İnsanüstü kişiliklere bürünülen yer midir?
İlk önce basına boy boy pozlarla fotoğraflanıp röportajı aslanlar gibi veriyorsunuz. Hedef camia, aşçılar… Aşçılar topluluğu…
Bakış; Konuşurken, değerli onlar… Türk mutfağının neferleridir onlar… Ülkenin dört bir yanında, öl deseniz ölecektir onlar… Gözünüz içine bakan, kulakları sizde, gönülden bağlı, hep sizinle birlikte… Yanlışı doğruyu dinleyecekler, hiçbir şey söyleyemeyecekler.
Hele de bir şeyleri kazandırmış, başarıyı vitrinlemiş olduğunuzu düşünerek, hükümranlığınızla içinizde onu büyütüp,
Kişisel tatminsizliğinizi gerçeklerden uzaklaştırıp, zirvelendirip, taçlandırdığınız ego hedeflerin söylemlerinde gaflar yapıp, kargaşayla birlikte tepkileri oluşturduğunuzda; onlar suçlanacaklar… Ne selam alacaksınız, nede selam vereceksiniz…
Hata üzerine, hata yaptığınızda… Evet, hatalar yaptığınızda…
Neden? Ocağın altını kapatmayı unuttum demiyorsunuz?
Ben yaptım, ben yaktım neden demiyorsunuz?
Aslanlar gibi objektife yine üç beş poz verip, ben yanlış yaptım, neden demiyorsunuz?
“ Demek ki ben sadece bu saatten sonra aşçı da olabilir miyim bilemem ama tek bildiğim bir şey var aşçıların lideri artık hiç olamam “ demiyorsunuz?
Statümü engel? Hükümranlık mı engel?
Alakası olmayana vekâleten yalan yanlış açıklama yaptırıp birilerini suçlayarak töhmet altında bıraktırıyorsunuz.
Oda yetmiyor, ulusal yarışmada tüm madalyaları başarıyla toplamış kişi, kamu duyurusuyla hedefi tekrardan tazeliyor…
Sonunda, bir yönetici çıkıp, yarışmaların önemi ve değerinde damardan, sığınarak meseleyi örtmeye çalışıyor…
Böyle dernek başkanlığı olmaz… Liderlik hiç ama hiç olmaz… Şimdi size soruyorum…
Verdiğiniz röportaj doğrumudur?
İlgili basın yayın kurumuna yayınlanması için onay verdiniz mi?
Eğer, doğruysa veya onay verdiyseniz basın yayın kurumundan kamuoyu önünde özür dileyiniz…
Eğer doğru değilse bizzat şahsınız ilgili basın yayın kurumunu tekzip ediniz…
Bugünkü süreçte;
Türk mutfağımız ve aşçılık sanatının, sanatçısının değerini bilerek, fikir ve düşüncelerimizin algısında tartışan, ayrımcı olmayan, camia ile tümden kaynaşarak kabul gören, alçak gönüllü, riyadan uzak, öncelikli kendini yönetme ve yönlendirme yetisini kazandırmış dernek başkanlarımıza geleceğimizin güvencesiyle saygı duymak istiyoruz…
Sadece onları yaptıkları yarışmaların sahnelerinde ellerinde mikrofonla kendilerini öne çıkartarak, şov yaparak değil, özellikle asıl emeğin, alın terinin, ekmeğin hiç edildiği yerlerde ki adaletin takipçiliğinde bilgi ve becerisiyle Türk mutfak sanatı adına sahne almalarını istiyoruz…
Örnek alınacak dernekler nezdinde, sözüm derneklerden dışarı, yarası olan dernek gocunsun…
Gelecekte;
Hedef, sektörel bayrak altında tek isim, tek federasyon olmalıdır...
Berfend BER - İstanbul 2012